2 Eylül 2010 Perşembe

Rakibimiz Fransa

Dünya Basketbol Şampiyonası'nda Milli Takımımız grubunda 5'te 5 yaparak grup lideri oldu. Açıkçası Fildişi ve Çin maçlarını dikkate almazsak, özellikle Rusya ve Yunanistan maçlarında gerçekten iyi oynadık. Sadece Porto Riko maçında biraz sıkıntı yaşadık. Orada da maalesef Tanjevic'in oyuna müdahalede yetersiz kalmasından dolayı bir sıkıntı yaşandı. Halbuki oyun sıkıştığı anlarda alınacak molalarla ya da Cenk Akyol ve Sinan Güler hamleleriyle daha rahat bir şekilde kazanabilirdik. Gerçi yine de kazanmayı bilmek de önemli birşeydir.

Geçtiğimiz turnuvalara bakılınca yapılan en iyi iş ise oyuncuların dinlendirilmesi oldu. Özellikle son Avrupa Şampiyonası'nda bunun acısını çok fena çekmiştik. İlk 6 maç fırtına gibi estikten sonra kalan tüm maçlarımızı yorgun olmamız yüzünden kaybetmiştik. Tahmin ediyorum ki burada aynı şey yaşanmayacak. Halihazırda Ömer Onan, Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm, Ersan İlyasova ve ilk periyot haricinde Hidayet Türkoğlu son maçta dinlendirildiler. Bu konuda Tanjevic'i tebrik ediyorum. Kesinlikle önemli dersler çıkarmış.

Şimdi ise rakibimiz Fransa. Fransa aslında her zaman iş yapabilecek bir basketbol ülkesi ama İzmir'de canlı seyrettiğim Fransa sanki biraz geçiş aşamasında gibi. Tony Parker'dan sonra kesinlikle oyun kurucu eksikliği yaşıyorlar. Dış adamları da çok etkili değiller. Kaldı ki bizim hırçın alan savunmamız devreye girerse iyice stres olup fazlaca atış kaçıracaklar.

En büyük özellikleri ise her zaman ki Fransa milli takımı özelliği. 5 numara oynayan oyuncuları bile atletik adamlar. Çok seri bir şekilde yarı sahamızı geçebilirler, hem de oyun kurucu eksikliklerine rağmen. Yalnız bu özelliklerinden de eskisi kadar korkmamamız gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta bizde artık geriye hızlı koşan bir takımız. Hele ki Ender, Ömer ve Sinan aynı anda sahada oldukları zaman enerji ve agresifliğimiz tavan yapıyor. Bu oyuncularla birlikte bizimde atletik bir takıma dönüştüğümüz düşünülürse Fransa'yı zorlanmadan geçeriz.

Artık iş oyuncularımıza, kenar yönetimine ve İstanbul seyircisine kalıyor. Hepsine ayrı ayrı başarılar diliyorum.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder