30 Mart 2011 Çarşamba

Volkan Yükseldikçe Yükseliyor




















Volkan Demirel'in Kartalspor'dan ilk geldiği günleri hatırlıyorum. Çevremdeki Fenerbahçelilerin hepsi "Fenerbahçe Engin ve Rüştü gibi kısa boylu kalecilerden sonra nihayet boylu poslu bir kaleci aldı" demişlerdi. Tabi ki dilekler bu boyu posu heba etmemesi yönündeydi.

2003 yılında Rüştü gittiğinde üzülmeyen ender Fenerbahçelilerden biriydim. Çünkü arkada Volkan ve Recep gibi 2 kalecimiz vardı ve yeteneklerinden şüphe etmiyordum. Fakat Rüştü gidince Daum'un isteğiyle uzun yıllar sonra ilk defa yabancı bir kaleci geçecekti Fenerbahçe kalesine. Yabancı kaleciyi hep lüks olarak gördüğüm için rahmetli Robert Enke'yi de hiç istememiştim. Yalnız Enke'nin de bir şansızlığı vardı ki Fenerbahçe'nin en toleranssız dönemine denk gelmişti. Çünkü bir önceki sezon takım 6. olmuştu ve beklentilerin çok büyük olduğu sezonun ilk maçında iskeletini Ümit Milli Takımın oluşturduğu Hooijdonk'lu Fenerbahçe'nin kalecisi Enke İstanbulspor'dan 3 gol yemişti. 

Bu maç da zaten kendisinin Fenerbahçe'de sonu oldu. Daum hiç istemediği genç kalecilere kaldı. İlk başta Fenerbahçe'de daha kıdemli olan Recep Biler'e verdi formayı. Recep fena oynamıyordu ama yanlış hatırlamıyorsam Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde yediği iki hatalı gol onu da formasından etmişti. Yani Turgutlu menşei Recep Biler'de formasını 14. haftaya kadar koruyabilmişti.

Daha sonra kaleyi Daum'u dehşete düşüren, 22 yaşındaki Volkan Demirel devraldı. Yanlış hatırlamıyorsam sezon sonunda Fenerbahçe şampiyonluğu kucaklayana kadar da kalesini bırakmamıştı.

2004-2005 döneminde ise Volkan ve Recep'in yanına Barcelona'da umduğunu bulamayan Rüştü Reçber eklenmişti. Rüştü hayranı olan Daum'da tabi şampiyonluk kazandıran kalecisi yerine tecrübesine güvendiği Rüştü'yü kullandı. Rüştü 2004-2005 sezonunda tekrar Fenerbahçe'nin birinci kalecisi olmuştu böylelikle.

Yalnız 2005-2006 sezonunda Volkan ipleri yeniden eline alarak tecrübeli Rüştü'nün de arasından sıyrılıp formasını geri aldı. Yalnız bu sezon Şampiyonlar Ligi maçında Schalke'den yediği gol çok konuşuldu. Hatta Azeri spikerin "N'aptın Volkan, N'aptın Volkan?" demesi yıllarca alay konusu edildi. Yediği gol gerçekten komikti ama genç bir kaleci için çok da önemsenecek bir gol değildi bence. Çünkü Rüştü bu golün benzerlerinden defalarca yedikten sonra gitmişti Barcelona'ya. Ama Daum'da bu maçtan sonra meşhur "dehşete düşüyorum" açıklamasını yaptı. Fenerbahçe bu sezon şampiyonluğu da kaybedince Daum gönderilip, yerine Japonya'dan stajyer bir Brezilyalı olan Zico getirildi.











Bunun anlamı da Fenerbahçe'nin 100. yılını kutlayacağı sezon, başında stajyer bir hoca bulunacağıydı tabi ki. Kaleci mevkisi içinde Rüştü ve Volkan'a bu sefer Bursaspor'dan transfer edilen Serdar Kulbilge eklenmişti. Volkan'ın bana göre en az konsantre olduğu sezondu bu. Maalesef arka arkaya yediği hatalı goller yüzünden taraftar da sırtını Volkan'a dönmüştü. Hatta 1 Ekim 2006 tarihi takım için adeta bir dönüm noktası olmuştu. Fenerbahçe kendi sahasında Bursa'ya 1-0 yenildikten sonra Telegol'de üç tezahürat yankılandı.

1- Yönetim bu takım senin eserin,

2- Zico istifa,

3- O toplar gol olur mu, kale böyle korunur mu

    O topa uçsan Volkan saçların bozulur mu?

İlk ikisi alışıldık tezahüratlardı ama üçüncüsü ciddi anlamda Volkan'ı üzüyordu ve Volkan taraftarın eleştirisine somut bir yanıt vererek uzun saçlarını 3 numaraya vuruyordu. Bir de Volkan'ın vücut yaptığı için performansının düştüğünü iddia edenler vardı. Volkan onlara da cevap vererek vücut yapmaktan da vazgeçti.

Tabi bunlar kalesini kaybetmediği anlamına gelmesin, Serdar Fenerbahçe'nin 100. yılında bir çok önemli maçta forma giyerek, 100. yıl şampiyonluğunda önemli bir pay sahibi oluyordu.













2007-2008 sezonu ise hem Volkan'ın, hem Zico'nun, hem de Fenerbahçe'nin kendilerini kanıtladığı sezon oldu. Zico'lu Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalırken en büyük pay sahiplerinden biri kuşkusuz Volkan Demirel'di. Hele ki Sevilla maçında yediği iki hatalı golden sonra penaltılarda kendisini öyle bir motive etmişti ki Dani Alves o penaltıyı ya dışarı atacaktı ya da Volkan tutacaktı. Dani Alves yine de şansını denedi ama Volkan kararını baştan vermişti bir kere.

2008'den bugüne ise Volkan'ın performansı bir-iki haftalık küçük aksamalar dışında hiç vasatın altına düşmedi. Yeri geldi Milli Takım'ı, yeri geldi Fenerbahçe'yi başarılara ulaştırdı, Fenerbahçe kötü gittiği zaman taraftar ve oyuncular arasında adeta arabulucu rolü oynadı, yeri geldi kendisine 80 dakika top değmeyen maçta kritik bir penaltıyı kurtararak cümle alemi rahatlattı.

Kısacası Volkan Demirel gözümüzün önünde büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Ayrıca bir kaleci için genç sayılabilecek bir yaşta. Umuyorum ki başarılarını aynen devam ettirir ve formasına gösterdiği saygıyla da herkese örnek olmaya devam eder.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder